Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Demiş ki; etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

Chopin Prelude in E minor Op. 28 No.4 Hakkında

Frederic Chopin Prelude in E minor Op. 28 No.4 Bu eser Chopin’in sağlığının hiç de iyi olmadığı zamanlarda ve buna rağmen (ya da bunun etkisiyle) en güzel eserlerini yazdığı döneme rastlar.  '' Nefesin kesilmesi '' adını vermiş ve cenazesinde bu eserinin çalınmasını vasiyet etmiştir. Özellikle Chopin ve Liszt gibi romantik çağın, kompleksli bir yarış içinde, son derece, hatta kendilerinden başka kimsenin çalamayacağı eserler besteleme çabası içinde oldukları düşünülür. Bunun tam anlamıyla böyle olduğunu söylemek çok da doğru olmaz. O güne kadar bestelenmemiş teknik zorluklar içeren eserleri elbette çok sayıdadır. Hatta bunları seslendirebilmek için yeni teknikler bulmuş, Liszt'de görüldüğü gibi, bu da yetmeyince parmak aralarını kesmek gibi akıl dışı bir hırsa kapılmış olabilirler. Fakat aşağıdaki eserde görüldüğü gibi Chopin’in en önemli bulduğu ve güzel olarak (vasiyeti olarak çalınmasını arzu edecek kadar) kabul ettiği bu eser, ‘’

Mozart Hakkında Tesadüf Olmayan Gerçekler

W.A.Mozart ile ilgili bilinmesi hayatımızın akışını değiştirmeyecek, ancak hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ortaya koyan ve belki de aynı yıllarda Türkiye dahil dünyanın her yerinde birçok Mozart'ların olma ihtimaline kesin gözle bakmamıza neden olacak, gereksizmiş gibi görünen fakat daha çok küçük yaşlarda çocuklarımızda gördüğümüz farklılıklar karşısında ne yapacağımız durumunda hayatlarını tesadüflere bırakmamızı kanıtlayan kısa birkaç bilgi... Öncelikle çok önemi olmayan, fakat ilgi çekici, farklı, özellikle bazı ortamlarda kişiyi dikkat çekici ve karizmatik (davranış tarzına göre ise itici) kılabilecek az bilinen, tehlikeli, ne zaman ve nasıl kullanılmasına çok dikkat edilmesi gereken bilgi... Mozart'ın ister göbek adı, ister vaftiz adı deyin kullanılmayan ama dini ve yüksek müzik eğitiminde iddialı, her soruyu cevapsız bırakmamak isteyenler için, besteciye verilen isimlerinin sırasıyla tamamı şöyle. Başka işiniz yoksa ezberleyebilirsiniz.   Bunu başarırsanız bir d

Damla Ece KARATAŞ - Bestecinin ruhunu okumak

Dünya birincimiz  ❤   Yaşıtı olan bir çok piyanistle arada bir fark göremeyenler olabilir.  Ancak esas olan önünde yazılı notayı hatasız çalmak değildir.  Bu düzeltilebilir bir durumdur.  Sadece yeterince çalışmak sorunu çözer.  Fakat bestecinin ruhunu okumak, nota okumaya benzemez.  Çalışarak değil anlayıp hissederek kazanılır. Dünyada hemen her enstrumanda onlarca virtüoz vardır.  Bunlardan sadece üç beş tanesine '' En İyileri' ' ünvanı dinleyici takdiri ile verilir; kazanılır.  Duygular çalışarak kazanılmaz.  Onlar kimi seçkin kişilerde, en başından beri gizli bir yerlerde beklerler.  Ne zaman ki birileri müdahale edip onları yeryüzüne çıkarana dek. 😥 ☺       Lemi Uğuz                                             Lemi Uğuz💘

Okumak ve Dinlemek

Okuyacağınız kitabın seçimini yapmak, evleneceğiniz eşin seçimini yapmaktan da daha zordur. Eşi boşar etkisinden kurtulursunuz ancak bir insan ömrü boyunca en fazla yirmibin, hadi yirmibeşbin kitap okuyabilir. Fazlasına ömrü yetmez. Oysa dünyada değil yirmibin kitap, bundan çok daha fazla yazar vardır. Yazarı belli olmayan kitaplar artı.. Bu şu an dünyada, her tür ve konuda basılı en az birkaç milyon kitap olduğunu gösterir. Her geçen dakikanız kaçınılmaz sona doğru atılan küçük bir adımdır. Bu da kalan sürenin kısalması anlamına gelir. Müzik dinlemeden, kitap, şiir okumadan, tiyatro, opera veya sinemaya gitmeden (ve benzeri faaliyetler) geçen her an'ımız yaşanmamış, uzaydaki bilinmeyen bir boşluk gibidir. Düşünüyorum o halde varım, aforizması da sizi kurtarmaz. Okumayan, dinlemeyen,izlemeyen,eski deyimle istişare etmeyen biri düşünemez. Bu da onun yok olduğunu elbette göstermez. Var olma potansiyeline hazır biri olduğunu gösterir. Çocuklukta seçilen kitaplar g

Müziğin Etkisinin Ne Olduğu - Aristo

“... müziğin etkisinin ne olduğunu da, hangi amaçla onu öğrendiğimizi de tanımlamak kolay değildir. Müzik uyku çekmek ya da içki içmek gibi, eğlenmemiz ve canlanmamız için midir? Pek sanmam çünkü bu şeyler,  Euripides ’in dediği gibi sıkıntılarımızı unutmamıza yardım etmekle ve hoş olmakla birlikte kendi içlerinde çok önemli değillerdir. Acaba tıpkı jimnastiğin belli bir türde bir vücut meydana getirmesi gibi, müziği de daha çok karakter üstüne etki yapabilen ve böylelikle de doğru bir eleştiri değerlendirme alışkanlığına sahip insanlar meydana getirmeye yetenekli bir iyilik uyarıcısı saymamız gerekmez mi?” Aristoteles

Sanat Eğitimi Fark Yaratır

Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek okulu, Çocuk Gelişimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Neriman Aral tarafından “ Sanat eğitimi alan ve almayan ergenlerin yaratıcılık boyutlarında sanat eğitimi alıp almamasının, cinsiyetin, devam ettikleri sınıfın ve sanat eğitimi dallarının etkilerinin olup olmadığının incelenmesi ” amacıyla yapılan ve ‘ SanatEğitimi-Yaratıcılık Etkileşimi ’ başlığıyla Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi nde yayımlanan (Yıl 1999, Sayı 15) makalede şu sonuca ulaşılmıştır: “Araştırmaya dahil edilen sanat eğitimi alan ergenlerin yaratıcılık boyutlarından aldıkları puan ortalamalarının sanat eğitimi almayan ergenlerin puanlarından anlamı bir şekilde yüksek olduğu, yaratıcılık boyutlarının cinsiyete göre farklı olmadığı, lise ikinci sınıfa devam eden ergenlerin puan ortalamalarının diğer sınıflara devam eden ergenlerin puan ortalamalarından önemli derecede yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca araştırmaya dahil edilen ergenlerin yaratıcılı

Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa...!

B ir rivayete göre; Aşık VeyseL evli olduğu zamanlarda eşi başka bir adama aşık olur ve kaçmaya karar verir.  Gece uyumak için yataklarına girdikten sonra eşi kalkar, bohçasını da aldıktan sonra pabuçlarını giyer ve ardına bakmadan kaçmaya başlar. Biraz aradan sonra ayağına bir şeyin vurduğunu fark eder.   Pabuçlarını çıkarttığında gördüğüne inanamaz; Veysel'in tüm parası oradadır, kaçacağını anlayıp sahip olduğu her şeyi eşine bırakmıştır.  Ayrıca parayla beraber bir kağıt bulur ve o kağıtta şu yazıyordur: " Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme. Ha bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa...! '

Bilmelisin ki …

Bilmelisin ki… Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez. Bilmelisin ki … Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır. Bilmelisin ki … Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor. Bilmelisin ki … Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da! Bilmelisin ki … Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var. Bilmelisin ki … Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil Bilmelisin ki … Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir. Bilmelisin ki … Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor. Bilmelisin ki … Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor. Bilmelisin ki … Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne old

Yaşam İçin 13 Satır

Yaşam İçin 13 Satır  1. Seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğum da ben olduğum için seviyorum. 2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz. 3. Sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anlamına gelmez. 4. Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır. 5. Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir. 6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin. 7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir dünyasın. 8. Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme. 9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi. 10. “Bitti” diye üzülme, “yaşandı” diye sevin. 11.Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha faz

Bir gün insan !

Bir gün insan virgülü kaybetti, o zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince, düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise, ünlem işaretini kaybetti. Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı.Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Üstelik hiçbir şey, onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu. Bir süre sonra, soru işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey, ama hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu... Ne kainat, ne dünya, ne de kendisi umurundaydı. Birkaç sene sonra iki nokta üstüste işaretini kaybetti ve davranışlarının sebeplerini, başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işareti kalmıştı.  Kendine has tek düşüncesi yoktu, yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu. Son noktaya geldiğinde, düşünmeyi ve okumayı unutmuş vaziyetteydi. Alex Kanevski

Sanat Nedir / Sanat TürLeri NeLerdir?

Sanatlar genel olarak iki büyük sınıfa ayrılır:        1- Mekanik sanatlar;  elle ve âletlerle yapılan sanatlardır. Dokumacılık, duvarcılık, dülgercilik,   marangozluk, demircilik vb. Bu mekanik sanatlara Türkçe’de genellikle “zanaat” kelimesi karşılık olarak kullanılır.        2- Güzel sanatlar; estetik duygular uyandıran, güzellikle ilgili sanatlardır. Güzel sanatlar şu şekilde gruplandırılmaktadır: a)      Hacim sanatları; üç boyutlu sanat çalışmalarıdır. Heykel, seramik, anıtlar vb. b)      Dil sanatları; edebiyat ve yazı türlerini kapsayan sanatlardır. Roman, hikâye, şiir, deneme, tiyatro metni, film senaryosu vb. c)       Ses sanatları; müzik ve bütün türlerini kapsayan sanatlardır. Halk müzikleri, klâsik müzikler vb. d)      Yüzey sanatları; tüm iki boyutlu sanat çalışmaları yani bir eni ve bir boyu olan kâğıt veya tuval üzerine, bir duvar ya da kumaş üzerine uygulanan sanatlardır. Resim ve türleri  (yağlı boya,  sulu boya, baskı sanatları, afiş, grafik çizimle

Erkan Oğur'la Röportaj

Ve insan varlığının müzik olduğunu anladığında susar Devrim Büyükacaroğlu “Müzik kainat boyuncadır. İnsan nefsine hakim olamayıp ona yaklaşmaya heves eder. Ve insan varlığının müzik olduğunu anladığında susar.” Böyle yazıyor Erkan Oğur ’un sekiz yıl sonra yayınladığı son albüm ‘Dönmez Yol’un kapağında. Tınıları gibi felsefisini de; perdesiz gitarından çıkan küçücük bir melodiyi de birkaç sözcükten oluşan bir kelamını da, nerede duyarsanız duyun, ona ait olduğunu bilirsiniz. Binlerce yıllık anonim türkülerin altına kendi imzalarını besteci kimliğiyle atanların dünyasında ‘türkü bestelenmez yakılır… Yeni bir şey yaratamazsın, ancak eskiyi keşfedebilirsin” diyen birinin fazlaca naif kalacağını da bilirsiniz… Evrensel mi yerel mi acaba Erkan Oğur? Öyle bir sınıflandırma var ya, bilirsiniz… Klasik müzik, halk müziği gibi… Erkan Oğur'un müziği, bu ve bunun gibi sınıflandırmaların aczinin ispatıdır. Dünyanın ortak ve ama rengarenk müzik düşünün adıdır Erkan Oğur. Perdesiz gitarı

DoğaçLama...

" Doğaçlama çalan bir caz grubu, açık şekilde bir senfoni orkestrasından farklıdır; çünkü genel olarak her üye kendisini, istediği gibi özgürce ifade eder. Fakat bunu diğer müzisyenlerin kendilerini ifade etme performanslarını kavrayıcı bir duyarlılıkla gerçekleştirir. Biçimlendirdikleri karmaşık uyum, ortak bir partisyona dayanarak çalmaktan değil, her müzisyene ait özgür müzikal ifadenin diğerlerinin özgür ifadesi için de bir kaynak oluşturmasından gelir. Her bir çalgıcı müzikal olarak daha belagatli ve etkileyici hale gelirken diğer müzisyenler bundan feyiz alarak daha yükseklere çıkmaya sevk edilir. Burada özgürlük ile " bütünün çıkarı " arasında bir çelişki yoktur, ama görüntü bütüncül olanın tersidir. Her çalgıcı " bir bütüne " katkıda bulunsa da bunu ketum bir fedakarlıkla değil, yalnızca kendini ifade ederek yapar. Kendini gerçekleştirme vardır; ama yalnızca müziğin bütünlüğünde kendini kaybetme yoluyla. Başarı vardır ama bu, kibirli bir başarı konusu