1950’li yıllarda Fındıkzade’de yaşlı bir bakkal, sucuk almak isteyenlere sorarmış: “ Şönizli mi olsun, rödizli mi? ”. Her şeyin çeşidinin çıktığı yıllar, halkımız “ çeşit kültürüyle ” dalgasını geçiyor. İkisi de aynı, mahalleli bakkalın şakasını anlar, “rödizli olsun, dün şönizli yemiştik”der. Espri mahallede herkesin diline dolanır. Biri, berber koltuğuna oturduğunda, berber sorar: “ Şönizli mi keseyim, rödizli mi? ”.. “Bu yaştan sonra şönizliyi ne yapayım, rödizli kes!”... Sigara mı istiyor, “ ağbi bir şönizli ver, rödizli çok içtik, esmiyor! ”... Herkesin ağzında şönizli, rödizli... Fındıkzadeli bir muhterem zat, Antalya’da bir yapı kooperatifinin ortağı olarak mukavelenin hazırlandığı ilk toplantıya katılır. İnşaat ve yapı tekniklerinin terimlerini bir türlü anlayamaz, maddeler de yavaş yavaş tartışılıp kaleme alınır. Toplantı boyu anlamadığı bir sürü şeyi tasdikleyen Fındıkzadeli muhterem, son maddeye sıra geldiğinde yapıların pis su boruları ne olacak diye tartışırken, hem topl