Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şİ-h-İR etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

Nota Akor Eşlik - Aşk Yeniden

Aşk Yeniden Söz : Murathan Mungan Beste : Derya Köroğlu ( Yeni Türkü ) Nota Akor Eşlik Video: Yusuf BİŞGEN Tüm çalışmalar eğitsel-kültürel-sanatsal kaygılarla hazırlanmıştır. Faydalı olması dileğiyle... All the works are prepared with educational-cultural-artistic concerns. As helpful as it may be ... --------------------------- C Instruments ( La )

AkşamLar - Ey Arkadaş Nota Akor

YaLnız

yaLnız; ben'in sen'den ben'in siz'den ben'in biz'den  yaLnız; ben'in ben'den  ayrı düştüğüdür yaLnız; ben'in söz'den ben'in göz'den öz'den koptuğudur yaLnız; göLgesine dost dostuna post vidası kayıp bi somundur yaLnız; göLgesine dargın göLgesi ona dargın hep ama hep daLgın yaLnız = ( dünya  + siz ) - giz yaLnız; aşağıdan bakan için yıLdız ve yukarıdan bakıLamayandır yaLnız;  kaLabaLığı görmeyen  kaLabaLığa görünmeyen kaLabaLık güLemeyendir 1 Ağustos 2007 Myb

Güzel SanatLar

Güzel sanatlar, güzellik ve zevkle ilgilenen sanatlar için kullanılır. Bu terim ilk defa Fransızcada beaux arts olarak, resim, heykel, baskı gibi görsel sanatları tanımlamak için bulunmuştur. Güzel sanatlar teriminin ortaya çıkışındaki motivasyon, resim, heykel gibi görsel sanat dallarını; tekstil, seramik gibi zanaat ve uygulamalı sanatlardan ayırmaktı. Buradaki "güzel", sanat eserinin niteliğini değil, disiplinin estetikle bağlantısını vurgulamak için kullanılmıştır. kaynak

“ YaLnızca kanatLarına güven !”

"Aşkımız bir gün uçup giderse aramızdan sevgilim sırt çantalı bir duman gibi bir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi istemediğimiz yerlere giderse aşkımız sevgilim yalnızca kanatlarına güven kendi yarattığımız boşluğun ucunda sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman yürüdüğümüz yollar daralırken çökerken altımızdaki merdivenler sevgilim yalnızca kanatlarına güven sevdalılar bilir bir kuş yağmurudur ilkbahar sevmeyi beceremeyenlerin koyduğu yasaklar çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazın ve ağzımızın içinde dağılır aşk sapsarı bir şeker gibi erirken sonbahar bitmeyen bir kıştan söz açılırsa sevgilim sevgilim yalnızca kanatlarına güven elimi uzattığımda sana gemileri göstermek için dümende kan kokusuyla bayılmış bir kaptan ateşin yüreğine sürüklenen bir ülke ufukta

Dönüş

düz yollarda yan yürütüyor beni küskün ayaklarım bu ben miyim prangasız sokaklarda avare cebimde polisten kaçırdığım ilkbahar sonatı bağırdıkça sağırlaşıyor dilsiz evler bıkmadan çalıyorum kapıları seni soruyorum aldığım cevaplar hep sus işareti yuhalıyorum kafa kâğıdı erken eskimiş kulları bir ömür sonra hâlâ kırmızı ışıklarda hazır ol… Dönüş. Adil Okay.  25. Saat. Şiirler. Ütopya Yayınevi

buLanLar arayanLardır, arayanLar buLamaz!

Gülümseyen düşünceden yanayım . Pişmiş kelle gibi değil. Müeddep ve mahzun. Belki hafif hınzırca ama hep arayan. Asık suratlı “ölmeye sözde hazır”, lafını sakınmayan, her sözüyle dünyayı boyayan muhalif olmak için muhalif olma özürünü taşımak istemem. Henüz ölmedim. Demek söyleyeceklerim bitmemiştir. (İşin en eğlenceli yanı da henüz bir şey söylememiş olmamdır. Dostum üzülmesin, zaten ölüyüm.) (…) Gülümseyen düşünce, iletişime hazır düşüncedir. Bunun ardındayım. Herkesle, her zaman değil. Yeri gelince, bazılarıyla muhabbet. Seçiciyim. Gülümseyen düşünce, boyun eğmez düşüncedir. Kavga etmeden. Kavga tebessümünüzün derinliklerindedir. Kavgayı ayağa düşürmediğimiz için ölmekte gecikmişizdir. Zordan yanayızdır. Bundan dolayı anarşist olduğumuzu sanmaktayız. (Bir de sır vereyim: Anarşizmin ne olduğunu da hâlâ bilmiyorum.) Zordan yana demek: Zor kullanmaktan yana demek değil. Zorluk bizi çeker. Zorluk çekiminde muallaktayız. Muallakta oluşumuz şaşkın tavukluğumuzdan değil, iflah ol

illâ ki sağlık! – can yüceL

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin.. Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart Çek kızarmış ekmek kokusunu içine Bak güzelim kahvaltının keyfine.. Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis, Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, Hattâ daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, Ohhh şöyle bir hafifle Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hattâ üşü hava soğuksa Yürü, yürürken sağa-sola bak, öylesine değil

SANA BaKMaK

Bisiklet

Bir küçük bisikletim vardı küçükken benim Binerdim ona her gün başka bir şey düşünmezdim. Almıştı onu bana sevgili babacığım Üstünden hiç inmezdim, zaman geçsin istemezdim. Haydi koş bisikletim götür beni o yıllara Haydi gel bisikletim çok ihtiyacım var sana Bisikletler, bilyalar çocuklukta kaldılar Oyuncaklar yerini sorulara bıraktılar Bir sandık odasında ya da tavan arasında Patlamış tekerlekler tozlandılar oyunlarda Haydi koş bisikletim götür beni o yıllara Haydi gel bisikletim çok ihtiyacım var sana Efkan Şeşen

BİRGÜN ANLARSIN

Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarındaNe çarşaf halden anlar ne yastık.Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.Onun unutamadığın hayali,Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,Vurursun başını soğuk taş duvarlara.Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.Duyarsın,Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.Niçin yaratıldığını.Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.Dolar gözlerin, için burkulur.Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.Sevilen gözlerin erişilmezliğini.O hiç beklenmeyen saat g

DOSTLaRIM

Dudaklarım kurudu aşk ateşiyle, Bir damla su verecek o pınar nerede? gözlerim bir noktada dalgın soruyor Yıllardır dost bildiğim sevgilim nerede? Benim en iyi dostum içkim sıgaram Onlarda terkederdi olmasa param, Canım kadar yakınım el oldu şimdi Dünyada dost denilen kelime yalan Her akşam efkar basar garip gönlümü İçerken kadehleri kırasım gelir Suskun dudaklarımda sessiz bir şarkı Ah ettikçe içimden bir alev gelir Nerde bana sevgiyle uzanan eller? Nerde bana söylenen o tatlı sözler Büsbütün inançlarım yıkıldı bir bir Bomboş kaldı dostluğa uzanan eller Benim en iyi dostum içkim sıgaram Onlarda terkederdi olmasa param Canım kadar yakınım el oldu şimdi Dünyada dost denilen kelime yalan

can yüceL'in maL beyanı...

bu aLttaki yazı ve yorumLarı şuradan olduğu gibi aLdım. harikaydılar çünkü... İşte Can Baba ’nın mal beyanından önemli kalemler: BİR: Avşa Adası'nda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen. İKİ: Gökyüzünde bi bulut. ÜÇ: Bitlis’te beş minare. DÖRT: Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili. BEŞ: Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı. ALTI: Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü. YEDİ: Palandöken’de bir palan, iki döken. SEKİZ: Kastamonu’da üç kasto. DOKUZ: Biri İngilizce 6 adet küfür. ON: Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht. ON BİR: Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bir ömür. Şiiri okuduğum yerde birde yorum vardı.Çok çarpıcı geldi.Onuda eklemeden geçemeyeceğim... "İnsanın mal varlığı mı olur? İnsanın varlığı...mal olur yoksa,dikkat" Aslında bu beyan için çok farklı yorumlar var.İzninizle onları da paylaşmak istiyorum...Beyanın önemli kalemleri olarak alınanlardı...oysa tam

Üzünçlü Anılar

Sarmaladığımda beyaz tenini senin mavi sarmaşıklar ve ten rengi gül ile; Doğurgan çayır ve gölgeli ormanda ise bin muhabbet şakıdığında sen; Çaldığında kır flavtası benim için söylemek için hayret verici yüzünün şarkısını; Mutluluk veren kulübemizde nasıldı; senin adınla çağrılırdım ben, benimkiyle sen; Dahası... Yo yeter bu kadar sevgili Klori, istemem söz edeyim daha büyük zevklerden, inciten anıyı haykırmaya niyetim yok madem ki. Diyecektim ki sana yalnız, tam şu anda ben geçen tüm o yaşamı hatırladım bi', bilmiyorum nasıl ölmeyeceğim bu işkenceden. Manuel Martinez de Navarrete Saygıyla Elvitodella

Los Bibilicos,

Silkele üzgünlüğünü, kendine gel şöyle bi’, sessizce bakamazsın çarkına sen feleğin sanki aşındırmış, geçerken, yolunu senin, yaşamak isteyen için hakim olan yaşam ki Ama besleme sakın bu ölümcül endişeyi ki böyle, yavaşça, tuzağa düşersin ağlarında ölümün, emektir çünkü yaşam ve sonunda tek kalan emektir; o zaman, emeğe el vermeli. Gör, ekmekteyken kendini, geçerken ve sensin işlenen ölüme dönen manzaraya tekrar bakmadan, ne de yürüdüklerin, yük olmasın yürürken. Bulut kümesi gibi, geçmez yaşam o zaman sende biter durgunluk, yarıkta yaşadım ben kendi eserlerinde durulmak elbet mümkün.

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

dün ( 28 Şubat 2008) baba olan arkadaşım Sinan'a ve minik yavrusu "eLif duRu"ya ithaf.... Ben hayatta en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezber ettim gurbeti Sevinçten uçardım hasta oldum mu, Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu, En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim. Can Yücel

Baba Olunca Anlarsın

Merhaba sevgili babacığım Nasılsın diye sormuyor İyi olman için dualar ediyorum... Doğduğumda beni kucağına alıp “Adın Umut olsun” demiştin Beni ilkokula kadar “Umudum” diye okşadın ve sevdin Okula başlayınca “Sen artık koca adam oldun” deyip Sadece başımı sıvazladın... Derslerime yardımcı olmak için Benden çok sen çabalardın Benim aklım oyunda televizyonda Bunu bilirdin ve saklamazdın Bunu nereden bildiğini Hiç anlamamıştım... Yolda giderken birgün Başka bir babanın Oğluna vurduğunu gördüm Koşarak sana geldim Ve sana sordum “Baba o adam kıydı, Sen bana kıyar mıydın” “Ben sana kıyamam” demiştin Küçüktüm sebebini anlamamıştım Baba olunca anlarsın demiştin Ben baba oldum ve seni Çok ama çok iyi anladım... Okul yıllarım bitti Artık ekmek peşindeyim Babam senin izindeyim Meğer ne zormuş çalışmak Eve ekmek getirme kavgası Bütün gün birileriyle uğraşmak Adamlığını yitirm

DAĞ RÜZGARI

Kaderde senden ayrı düşmek de varmış Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim... Seni tanımadan Hele seni böyle deli divane sevmeden Yalnızlık güzeldir diyordum Al başını, kaç bu şehirden Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git Git gidebildiğin yere git diyordum Oysa ki, senden kaçılmazmış Yokluğuna birgün bile dayanılmazmış. Bilmiyordum... Yine de dayanmağa çalışıyorum işte Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye Rüzgar güzel bir koku getirmişse Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum Yaşamak seninle bir başka zamanı Bir başka zamanda seni yaşamak Herşeyden önce sen Elbette sen Mutlaka sen İster uzaklarda olİster yanıbaşımda dur Sen ol yeter ki bu zaman içinde Ben olmasam da olur Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır Bitmiyorsun Çaresizliğim gün gibi aşikar Su olup çeşmelerden akan güzelliğin İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran Sen güneş kadar sıcak Tabiat kadar gerçek Sen bahçelerde çiçekler açtıra

BEKLEYENLER İÇİN...

BEKLEYENLER İÇİN Bir ayak sesi duymayayım Kapıya koşuyorum Gelen sen misin diye Bir siyah saç görmeyeyim Yüreğim burkuluyor Ağlamaklı oluyorum Her şey bana seni hatırlatıyor Gökyüzüne baksam Gözlerinin binlercesini görürüm Bir rüzgar değse yüzüme Ellerini düşünmeden edemem Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer Tadı senden gelir Yediğim yemişlerin İçtiğim içkilerin Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı Bu emsalsiz hüzün Seni beklediğim içindir Resmine bakamaz oldum Uykulardan korkuyorum artık Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada Ve şu saat geldiğin anda Durabilir sevincinden Zaman çıldırabilir Çünkü benim dünyamda Ölümsüzlük, seni sevmek demektir. Bir çocuk doğmayı bekler Bir ağır hasta ölmeyi Bitkiler yağmur ve güneşi bekler Yalnız bir kadın sevilmeyi Ve düşün ki bir adam İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi Seni bekler Asılmayı bekleyen bir

son yolculuk

…Ve gideceğim ben. Ve kalacak şakıyan kuşlar; ve kalacak meyve bahçem, yeşil ağacıyla, beyaz kuyusuyla. Mavi ve dingin olacak gökyüzü, tüm akşamlar; Ve çanlar çalacak, çaldıkları gibi bu akşam, Çanları çan kulesinin. Ölecek beni sevenler bir zaman; Yenilenecek kent her yıl, biraz daha; Ve çiçekli, kireçli bahçemin olduğu köşede, Dolaşacak ruhum avare avare, hasretli… Ve gideceğim ben; ve tek olacağım, ocaksız, yeşil Ağaçsız, beyaz kuyusuz, Mavi göksüz ve dingin… Ve kalacak şakıyan kuşlar, ardımda.