Ana içeriğe atla

Kayıtlar

eleşTiRi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

SOKRAT'IN KONUŞMA TESTİ

Dedikodu-savar ! Bir gün bir tanıdık büyük filozofa rastladı ve dedi ki, “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun ?” Bir dakika bekle diye cevap verdi Sokrat. Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniyor. “Üçlü Filtre?” “Doğru” diye devam etti Sokrat. Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir. Birinci filtre “Gerçek Filtresi” Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?” “Hayır,” dedi adam ” Aslında bunu sadece duydum ve… “Tamam,” dedi Sokrat öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, ” İyilik Filtresi”ni. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi? “Hayır, tam tersi…” “Öyleyse” diye devam etti Sokrat. Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi

gözün aydın, kuLakLarın manisa bişgen !!!

Daha dün şöyLe yazmıştım bLoğa; “ Türkiye’de güzeL şeyLer de oLuyor diyebiLeceğim bir çaLışmadan haberdar etmek istiyorum sizLeri… ” Bugün öğrendim ki, ( buraya yazamayacağım sebepLerden doLayı ) bu çaLışma sonraya, başLangıcı beLLi oLmayan bir zamana erteLenmiş. Yorum yapmayacağım !!!

"Bütün savaşLar sonunda kaybediLir. iki taraf da kaybeder!"

"Bütün savaşlar sonunda kaybedilir. iki taraf da kaybeder!" Trevanian ( Rodney William Whitaker ) / Şibumi “ İsraiL’in fiListin poLitikası, Batı Şeria’da etnik temizlik, Gazze’de soykırımdır. Bu poLitikanın temeli siyonizmdir. Dünyaya ve dahi israiL’LiLere, siyonist ideoLojinin etnik temizliğe vekitLeseL katLiamLara açık çek verdiğini anLatmaLıyız. Bugünkü katLiamı LanetLemek yetmez, onu doğuRan ve siyaseten ve ahLâken meşRuLaştıRan bu ideoLojiyi teşhir etmeLiyiz!” isRaiLLi muhaLiF taRihçi iLan pappe “ meseLe din değiL, siyonizmdiR ! ” isRaiLLi muhaLiF taRihçi iLan pappe “ Nazizm yahudiLiği madden tahRip etti, siyonizm ise manen! ” anti-siyonist haham LeiLebe WiesFisch

Bir Öğretmene Reva GörüLen SözLeşme !

üye oLduğum bir gruptan biraz önce gelen bir e-postayı yayınLıyorum: Bu sözleşme bugün kardeşime Adana'da bir özel anaokulu tarafından sunulmuştur.Bakalım sevgili grubumun görüşü ne olacak.Sadece şartları yazıyorum(olduğu gibi). ÖZEL KOŞULLAR a) İşçi, yukarıda belirtilen adreste mukim Özel........ Anaokulunda haftanın,Pazartesi,Salı,Çarşamba,Perşembe ve Cuma günleri çalışacaktır. b) Çalışma Süresi: İşçi günlük 4 saat çalışacaktır. c) Hafta Tatili Ücreti :İşçi,hafta tatilinde çalışmayacak ve hafta tatili ücreti ödenmeyecektir. ç) Yıllık ücretli izin: İşçiye yıllık ücretli izin kullandırılmayacak, gerektiği hallerde işçinin talep etmesi halinde yılda en fazla 10(on) gün ücretsiz izin verilecektir. MESAİ SAATLERİ a) İşçi,işverenin belirlediği saatlere uyacak ve değişik saat uygulamalarını peşinen kabul etmiş sayılacak. b) Bir ayda 3 den fazla geç kalırsa ihtar sayılacak. ÜCRET a) İşçinin saat ücreti 3,00 YTL.dir. b) İşçi,ücretini çalışma saatin

sağır duymaz uyduRuR? yanLış anLaşıLan şaRKı sözLeri...

Grup Gündoğarken “Ankara’dan Adil geldi,elde bir ayran tavası,Adem Baba beni çok severmiş…” Doğrusu neymiş ??? “Ankara’dan abim geldi,evde bir bayram havası, annem babam beni çok severmiş…” Bulutsuzluk Özlemi “İsviçrede hayat bayram olmadı yaaa…” Doğrusu neymiş ??? “Hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da…” Teoman “Görümceler,görümceler…” Doğrusu neymiş ??? “Gönülçelen,gönülçelen…” “bir bankta kulesi ustunde” ya da “bir pasta püresi üstünde” Doğrusu Neymiş ??? “Bir bar taburesi üstünde” Tarkan “Sen üzümle gülüm,incir yee…” Doğrusu Neymiş ???”Sen üzülme,gülüm incinme…” Hülya Avşar “Yasemin,derdin ne??..” Doğrusu : “Yar senin derdin ne?..” Tarık “Zaten canim çıksın,yoksun yanımda…” Doğrusu Neymiş ???”Zaten canım sıkkın yoksun yanımda..” MFÖ “Mustafaaaa,yağmur var İstanbul’daaa…” Doğrusu Neymiş ???”Bu sabah yağmur var İstanbul’da..” Levent Yüksel “Dolmuşlaar havalandııı..” Doğrusu Neymiş ???”Son kuşlaar havalandı…”

Ders kitaplarında toplumsal cinsiyet ayrımcılığına devam

Elif Dumanlı Matematik dersindeydik. Tahtaya problem yazdım. Problemi çözmek için iki erkek öğrenci parmak kaldırdı. 'Ee, başka kimse yok mu?' diye sordum. Bir erkek öğrenci daha parmağını kaldırdı. 'Haydi kızlar sizlerden de parmak bekliyorum' dedim. Parmak kaldıran erkek öğrencilerden biri, 'Problem çözmek için mantık lazım. Bu erkek işidir' dedi. Gözlerimi fal taşı misali açarak, sözü söyleyen erkek öğrenciye döndüm ve 'Hadi ya!' diyerek başladık erkek-kadın eşitliği üzerine tartışmaya. Tartıştığım çocuklar henüz sekiz yaşındalar. Sekiz yaşında olmalarına rağmen ataerkil toplumun kadın ve erkek için biçtiği bütün rolleri benliklerine kodlamışlar. Tartışmanın bir yerinde, 'Nerden öğreniyorsunuz bunları?' diye sordum. Hazır cevap öğrencilerimden biri, 'Hayat Bilgisi dersinde öğreniyoruz ya' dedi. Evet, Hayat Bilgisi dersinde ailemiz ve yakın çevremizle olan ilişkilerimiz üzerine düşünüyor, sorguluyor ve nasıl davranmamız gerektiği üzer

"KÖY ENSTÜTÜLERİ YAŞASAYDI NE OLURDU?"

bizim baba yine haRika işLeR çıkarmış. bizim kuşak ( 80'den biraz öncesi kuşak) ve sonrasındaki maLum "80 sonRAsı" kuşaĞı arasındaki fark mıdır bu? hem evet hem hayıR. en nihayetinde yaşı 55 oLan her kişi aziz baba gibi kendini geLiştiRecek, yeniLeyecek, dünyaya meydan okuyaCak tarzda şeyLeRLe uğraşmıyor. "HeR aĞacın çüRÜğü de meyvesi de kendi özündediR!" diye boşuna dememiş ataLaRımız. o yaştaKiLerin çoĞu kahve köşeLerinde, deyim yerindeyse "öLümü bekLiyoR!" neyse ayrı bir yazı konusu oLarak düşündüĞüm için aziz babayı sonraya sakLıyoRum. konu başlığı neydi? "Köy enstütüLeRİ yaşasaydı ne oLurdu?

Sanat, sanat eseri ve sanatçı...

Türk Dil Kurumu’nun Web sayfasına girip, Güncel Türkçe Sözlük’ten “SANAT” kelimesini ararsanız karşınıza 5 madde çıkar. Bu maddeleri aynen aktarıyorum: 1)Bir duygu, tasarı, güzellik vb.’nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık, 2)Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım, 3)Birşey yapmada gösterilen ustalık., 4)Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü, 5)Zanaat. Birinci maddeye dikkatinizi çekmek isterim. “ Bir duygu, tasarı, güzellik ve bunun gibi ” ifadesinden neyi anlamamız gerekmektedir. Duygularımızın, tasarılarımızın, güzelliklerin ve buna benzer duygu ve düşüncelerin anlatıLmasından kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık. İkinci maddede “bir uygarlık ve topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım” ifadesi bize farklı ülkelerdeki sanat eserlerinin yapılarının o ülkenin sosyo-k

EVRENDE RİTİM VE BİZ

EVRENDE RİTİM VE BİZ Evrende her şey, düzenli hareket halindedir. Yani evrenin hareketi ritmiktir. Ritmin durduğu veya bozulduğu yerde yaşam biter. Ritim, Latince'de "akış" demektir. Hareketin durması, akışın kesilmesi, ritmin durmasıdır. Evrenin sürekliliği, hareketin ritmik olarak yinelenmesine bağlıdır. Ritim bir sayı dilidir, hareketin sayılarla anlatımıdır. Diğer bir tanımla, evrendeki her hareket sayılarla açıklanabilir. Güneşin hareketi, dünyanın hareketi, mevsimlerin tekrarı, gece-gündüz gibi. Güneşin dairesel ritmik hareketi ana ritimdir ve biz bu ana ritme bağlı olarak ortaya çıkan bir dizi ritim yumağının içerisinde yaşamaktayız. Bu ritimler yumağına bağımlı olarak dünyaya geldik. Evrendeki bu ritmin devamını kendi bedenimizde ve algılama yapımızda görmekteyiz. Evrendeki hareketin tutarlılığı insanda güven duygusu yaratır. Örneğin güneş her gün doğar. Onun bir gün doğmayacağını düşünmeyiz, ona güveniri

(....İ.Ö.O) mu (....İO) mu ?

türkçe konusunda bazı takıntılarım var. Öğrencilerim bilirler bu hâLLeRimi... uzatmayacağım; iLköğRetim bitişik yazıLır ( inanmayan TDK 'nın sayfasına bakaR!) ancak ne hikmetse miLLi eĞitimin resmi yazışmaLaRında biLe ısRaRLa "İ.Ö.O" diye yazıLıR... oysa doĞRusu "İO" duR. kısaLtmaLaR için yine TDK 'nın sayfasına bakabiLiRsiniz! eĞitim şaRt... ah! ne koLaydıR okumuş kaFaLaRın yanıLması... hadi biRi beni yanıLtsın.... Powered by ScribeFire .

Bir de eleştirmen yokluğundan yakınırız, hiç hakkımız yok buna.

Eleştirmenin Çilesi/ Hikmet Dizdaroğlu Türk Dili 1 Temmuz 1961 Eline kalemi alıp da eleştiri yokluğundan yakınmıyan kişi gördünüz mü hiç? Genel bir sızlanma sorunu olduğu halde bunun nedenleri üzerinde duranı da sayılıdır. Hep dert yanma, hep suçlama! İlkin şu gerçeği belirtelim: Her ülkede şair, hikayeci, romancı, oyun yazarı bolca rastlanır soydan olduğu halde, eleştirmen sayısı bunlarla oranlanmıyacak bir azınlıktadır. Her çağda yetişen sanatçıları, bir de aynı çağda yaşamış eleştirmenleri bir hatırlayıverin; varacağınız sonuç, bizi asla yalanlamıyacaktır. Bu durum iki şeyi ispatlar: Eleştirinin güçlüğünü, eleştirmenin de kolay yetişir olmadığını. Eleştiri de bir sanattır, ama bilim ve teknik yönü ağır basan bir sanat. Bir sanatçı, diyelim bir şair, gücü ölçüsünde şiirler yazar. Şairlik, hikâyeciliğe, romancılığa yöneltecek birtakım yeteneklerle dünyaya gelir. Oysa eleştirmen, kendi kendini yetiştirir; öz çabasiyle bulur yolunu. yazının devamı...

Eleştirmen(i) Eleştir(mek)

eRdem eR Eleştiri sermeyesi olmayan bir uğraştır. Yani emek istemez. Aslına bakarsanız emeksiz hiçbir şey olamaz ve olmamalıdır. Büyük ozan Aşık Veysel’in de dediği gibi “Emeksiz istemek dermansız derttir”. Bu söz “emek” konusunda son derece muhteşem bir sözdür. Herhangi bir konuda, herhangi bir nesne karşısında insanlar birikimi, deneyimi, bilgisi olmaksızın eleştiri yaparlar. Buna şaşmamak elde değil. Bu bir bakıma Don Kişotluktur. devamı...

NASIL BİR ELEŞTİRMEN?...

Mevsim şartlarının git gide zor bir hale dönüşmesi, bizlerin de psikolojisini etkiliyor olacak ki; ne yana eleştiri yazsak bomba gibi saldırılar peşpeşe geliyor. Kimin, ne için eleştiri yazdığına bakmaksızın diyalok ötesi problemler aramaya koyuluyoruz hemen. Savunma mekanizmamız benliğimizin tamamına egemen oluyor; bu sayede akla mantığa sığmayan yanlışlıklar komedyası başlıyor. Bir tiyatro grubuna ya da bir oyuncuya şu soruyu yöneltsek ne cevaplar alırdık çok merak ediyorum. Hatta bu sorduğum sorunun ucunu açık bırakıyorum. Eğer -art niyetsiz- yazmak isteyen olursa bu bölümde yayınlayacağımı da duyururum. Nasıl Bir Eleştirmen İstiyorsunuz? vaLLa saĞLam yazmış! devamı şuR-ada ...

"Süperstarla dost olunmaz"

Müzik eleştirmeni Naim Dilmener 'in beş yıl boyunca tuttuğu günlüğü kitap oldu. "Eleştirmenin Günlüğü"nde Dilmener'in müzik piyasası hakkındaki düşünceleri var. Dilmener bu kitabı, her şeyi şarkılarla yaşayanlar için yazdığını söylüyor ELİF BERKÖZ Pop müziğin Herodot'u", "pop müzik gurusu", "Türk popunun merkezdeki ismi"... Bunlar müzik eleştirmeni Naim Dilmener'e yapılan yakıştırmalardan birkaçı. Ama o en çok "pop müziğin delisi" benzetmesini seviyor. Dilmener kendine hediye gelen albümlere Radikal İki'deki köşesinde yer veremeyince kendini mahcup hissetmiş ve bir günlük tutmaya karar vermiş. Müziğin ağırlıkta olduğu bu günlük önce Picus dergisinde yayımlanmış. Bir süredir de "Müzikal Günce" adıyla Milliyet Sanat Dergisi'nde yer alıyor. Dilmener şimdi de Everest Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı "Eleştirmenin Günlüğü"nde 2001-2005 tarihleri arasında yazdıklarını okuyucuyla buluşturuyor. Ünlü bi

Eleştirmenlik deneyim ister

ahmeT öRs Bu haftaki konuğum herkesin sinema yazılarından tanıdığı, ancak onun Türkiye'nin ilk restoran yazarı olduğunu pek kimsenin bilmediği Atilla Dorsay . Onunla tarihi Pandeli Lokantası'nda buluşup eleştirmenlik üzerine söyleştik. -Geçen gün gazetede bu hafta kiminle yemek yiyeceğimi sordular. Atilla Dorsay ile dedim. Tuhaf tuhaf yüzüme baktılar. Merak etmeyin, sinema konuşmayacağız, bu benim işim değil, dedimse de bu kez seni bu lezzet sohbetine oturtamadılar. - Benim o yanımı genç arkadaşlar bilmez. - Herhalde Türkiye'nin ilk sinema eleştirmeni değilsin. - Hayır. Bu işin ciddi biçimde öncüleri var. yazının devamı oRada...

Fethi Naci İle Söyleşi :

Eleştiri zor zanaat... Cenk Koyuncu Önce klasik bir soru ile başlamak istiyorum: Eleştiri nasıl başladı ve niye eleştiriyi seçtiniz? Bu soruya iki türlü yanıt verilebilir: Birincisi, hikaye yazdım beğenmedim, şiir yazdım beğenmedim, onun üzerine eleştirmenliğe başladım denebilir. Magazine böyle bir yanıt vermiştim eğlenceli diye. İkincisi de insanların yaşamı Türkiye'de birtakım rastlantılara bağlı. Birçok şeyi kendiniz seçmiş olmuyorsunuz. Birdenbire bakıyorsunuz ki eleştirmen olmuşsunuz. Ben çocukluğumdan beri edebiyata meraklıydım. İlk defa 1943'te imzamı bir gazetede basılı olarak gördüm. Babaannemin ölümü üzerine yazılmış bir yazıydı. Lise yıllarında şiirler, hikayeler yazdım. Üniversitede bir iki hikaye yazdım, şiiri bırakmıştım o günlerde, eleştiriye başladım. Ekonomik, sosyal yazılar da yazıyordum. Sözgelimi Giresun'da çıkan Yeşil Giresun gazetesinde İktisat Fakültesi 3. sınıftayken bir yaz boyunca başmakale yazmıştım. Götürü olarak 25 liraya. Fakülte bittikten sonr

Türkiye’de Gerçek Manada Müzik Eleştirmenliği ‘Yapamıyoruz’: Önder Kütahyalı

27 Haziran 2007 Çarşamba - Söyleşi Gençler arasında, son dönemlerin en moda mesleklerinden biri de ‘müzik eleştirmenliği’. Müzik alanındaki birikimi şüpheli kişilerden tutun da, hasbel kader ancak bir iki konsere gidebilmiş kişilere kadar günümüzde herkes ‘müzik eleştirmeni’. Durum böyle olunca, işin aslını hayatını gerçek manada müzik eleştirmenliğine adamış, müziği bir hayat biçimi olarak kabul etmiş büyük ustalardan birine soralım dedik. Yeni yetişen gençlere, ‘kıssadan bir hisse olur’ umuduyla, Türkiye’nin önde gelen müzik eleştirmenlerinden Önder Kütahyalı’yı İzmir Fuarında, İzmir Görme Özürlüler Kitaplığı standında bulduk. Kendisiyle, müzik eleştirmeni kimdir, kime denir, nasıl olunur, Türkiye’de müzik eleştirmenliğinin geçmişi ve şu anki yapılanması üzerine konuştuk. SDK – Söze, ilk önce mesleğin tanımıyla girelim. Müzik eleştirmeni kime denir ? Önder Kütahyalı – Müzik sanatını çok iyi bilen ve onun icrasını, yorumunu, müziğin verilerine göre olumlu ya da olumsuz yönde eleştiren

Saygın bir müzik eleştirmeni: Dilmener

Naim Dilmener bir güncesinde kendisine "Hain eleştirmen Ökkeş" dese de, o daha çok, "Eski 45’likçi", "Saygın eleştirmen", "Müzik danışmanı", "45’lik Gurusu", "Pop müziğin Herodot"u, "Pop müzik gurmesi" ve "Pop müziğin merkezdeki ismi" olarak tanınır müzik dünyasında... Naim Dilmener, müziği tahmin edemeyeceğiniz kadar çok seviyor. Bütün dertlerini, hatta ekonomik krizleri bile unutturuyor müzik... Gazetelere, dergilere ve çeşitli internet sitelerine müzik üzerine yazılar yazıyor, "Eski 45’likçi." "Yazmaktan o kadar keyif alıyorum ki, hiç kimsenin yazı isteğine yok diyemedim bir süre..." diyor ve sonrasında da bir itirafta bulunuyor: "... Ne yazık ki eski günlerde gösterdiğim dikkati göstermiyor, bir dolu yere yazı yetiştirebilmenin paniği ile resmen çala kalem yazıyorum" Yıllardır müzik dünyasının içinde ama "...Elimden geldiğince insanlarla ahbaplık kurmaktan uzak durmaya

MÜZİKTE ELEŞTİRİ - Evin İlyasoğlu

ELEŞTİRİ sözcüğü ülkemizde SERTLİK, İĞNELEME ve OLUMSUZLUK kavramları ile örtüştürülür. Sözcüğün özündeki olumlu ve olumsuz karakterler tek yönüyle algılanır. Böylece eleştirmen de olumsuz kişidir. Yüzü asık olmalıdır. Hep karşısındakinin zor anlayacağı çok büyük, çok teknik sözler etmelidir. Yazılarında kaleminden kan damlamalıdır. Ağırbaşlıdır. Böylece gerçek bir eleştirmen “erkek adam” olmalıdır! Herhalde bu nedenle olacak ki, zaman zaman telefonda: “Evin Bey ile görüşebilir miyim”, der bir ses. “Evin” adındaki kişi benim, bir bey değil, deyince, “nasıl olur, siz bir eleştirmensiniz, sizi hep bir erkek olarak düşünmüştüm”, yanıtını alırım. Zarfın üstünde “Sayın Bay Evin İlyasoğlu” yazıyor. İçinde o günlerde yeni çıkmış bir kitabım için kutlama mesajı var! ELEŞTİRİNİN TANIMI Eleştiri, tarihin akışı sürecine (dikey olarak), içinde bulunduğu çağın değerleri, kıstasları doğrultusunda (yatay olarak) bir sanat eserinin olumlu ve olumsuz yönleriyle incelenemesidir. Bu işi yaparken ne çağl