Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Makamsal Türk Müziğinde Aralıklar ve Koma Değerleri

Batı müziğinde iki sesin arası iki eşit parçaya bölünmektedir ve arada kalan ses diyez ya da bemol ifadeleriyle tanımlanır. Ancak Türk Müziğinde iki notanın arası her birine koma ismi verdiğimiz 9 eşit parçaya ayrılmaktadır. 1,4,5 ve 8 komanın özel isimleri ve harfleri(rumuz) vardır. Makamları ortaya çıkaracak olan dörtlü ve beşliler oluşturulurken bu isimler ve harflerden yararlanılır.

kısa boRu notaLarı - bando

boru notalarının müziklendirilmiş halini burada bulabilirsiniz. Bütünlük olsun diye klasörün içine zümrüt hocamın eklediği notaları da ekledim. Bilgilerinize LİSTE banyo hamam vizite doktor yangın tehlike geçti araç hareket işaretleri araç in yerden kalk http://www.4shared.com/file/11760784/639914d3/BANDO_ICIN_MUZIKLER_NOTALAR.html teşekküRLeR zümRütyüKseK

AMERİKAN BAYRAĞI NASIL OLUŞTU ?

NE OKUMALIYIZ?

Kimimiz derslerini geçmek için, kimimiz ekmek parası kazanmak için, kimimizse boş vakitlerini değerlendirmek için okuduğunu söyler eder durur. Çünkü okuduklarımıza kılıf uydurmaya bayılırız. Azıcık aklı olan, okumanın bunlardan öte bir eylem olduğunu rahatlıkla anlayacak kabiliyete sahiptir. Esasında bu kabiliyet bizde ezelden beri bulunmaktadır; ancak bu mesele bizi ne okumamız gerektiğinden uzaklaştıracağı için bu kaideyi görmezden geliyorum. En başta bilinmesi gerekir ki okumanın hiçbir kılıfı olmaz, olamaz. Hepimiz bir araya gelip bir çuval dolusu neden de bulsak, bu nedenler okuma eyleminin karşısında kimliksiz kalır. Zira okumayla gelen eylem, bahsi geçen eylemlerin hepsinin ötesindedir. Ötesindedir çünkü, uydurduğumuz kılıfın içini ya da dışını dolduran sadece okuma eylemidir. Okul, iş, aile ve hatta toplumsal yaşamımızda bulunan rolleri yahut statüleri okuyarak değil, bu eylemi yerine gereğince getirdiğimiz (ya da getiremediğimiz) için edinmişizdir. Serüvenin sonuna gelmeden ya

NASIL OKUMALIYIZ?

Okumak, “aşk”tır. Aşkın yeri ve zamanı olmadığı gibi, okumanın da yoktur. Öyle ki okurken gece, gündüze; yer, yatağa; karanlık, ışığa karışır. Dolayısıyla, düşünebildiğiniz her yer, okuyabileceğiniz yer anlamına da gelir. Okuyan, bu haliyle, mekânın ötesine geçer. Kalabalık, gürültü, sessizlik hepsi, okuyanı rahatsız etmemek için, ayrı bir safa toplanır. Okuyan, yeter ki okuduğunu anlasın, tüm dünya onun için kul, köle olur. Ama dünyanın kalbinden kopan bunca büyük ödünü hakketmek için de ama gönülden, ama aşkla, ama coşkuyla okumak gerekir. Gönlünüzde o aşkı, o coşkuyu hissettiniz mi, ne yorgunluğunuz kalır ne de yaşamınızı uzatan kalbiniz. Evren, sizin için susmuştur. Sanki evren, okuduklarınızı daha iyi anlayabilmeniz için ağzınızın içinde dönüp duran dilinizden dökülenleri dinlemektedir. Ahenk, başka nasıl olur ki? Bunu bilmediniz mi? Yaşamadınız mı? Üzülün! Elbette ki üzülün. Okurken harfleri seçmeye çalışan gözlerinizi, daha çok görmesi için ovalamadınızsa; ayaklarınızı, uyuşuklu

NEDEN OKUMALIYIZ?

Okumalısın ey İNSAN, Okumalısın! Çünkü, bilebildiğin kadar İNSAN olur, İNSAN olduğunca yaşamayı öğrenir, yaşamayı öğrendiğin sürece de ne denli kıt, eksik olduğunu anlarsın. Yaşamayı anlamak öyle küçümsenecek bir şey değil. Zira değerini bilemeden yaşadığın, yaşarken önemsemediğin bir an karşına öyle bir zamanda çıkar ki, cahilliğin, utancın olur. Ama cahillik, koltuğuna gireceğin son dostun bile değildir. Şuncacık yaşamımızda bize vakit kaybettiren onca gereçle yaşamı geçiştirmeyi, günü kurtarmayı amaçlayan insan, hiçbir zaman İNSAN olamaz. Elindekinin kıymetini bilerek şu aciz aklını yola koyabilene ne mutlu... 29 harften oluşan şu uçsuz bucaksız evrende dolaşmayı bilmeyen, bunun yerine koyacak bir şeyler arayan, bulunduğu yerle övünenlerden olmayınız. Sizi artıranın yalnızca bildiklerinizden kaynaklandığını, bildiklerinizi geliştirmek ve pekiştirmek için de kullanılabilecek tek yolun okumak, okumak ve daha çok okumak olduğunu görünüz. Bencilliğimizi bir yana bırakarak etrafımıza bak

İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti‘nin ulusal marşı.

Sözleri Mehmet Akif Ersoy ‘un bestesi Osman Zeki Üngör ‘ündür. 12 Mart 1921‘de TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti ’nin Ulusal Marş ı olarak kabul edildi. Ulusal Kurtuluş Savaşı ‘nın en heyecanlı günlerinde toplumu biraraya getirici ve ortak duygularını canlandırıcı bir ulusal marş gereksinimini gidermek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı , 1921‘de bir güfte yarışması düzenledi. Bu yarışmaya 724 şiir katıldı. Kazanan güfte ye para ödülü konduğu için önce yarışmaya katılmak istemeyen Mehmet Akif, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi ‘nin ısrarı üzerine Kahraman Ordumuza adadığı şiirini yarışmaya soktu. TBMM’nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda Mehmet Akif’in şiiri ulusal marş olarak kabul edildi. Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara‘da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay ‘ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930′da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki Üngör ’ün 1922‘de hazırladığı bugünkü

(....İ.Ö.O) mu (....İO) mu ?

türkçe konusunda bazı takıntılarım var. Öğrencilerim bilirler bu hâLLeRimi... uzatmayacağım; iLköğRetim bitişik yazıLır ( inanmayan TDK 'nın sayfasına bakaR!) ancak ne hikmetse miLLi eĞitimin resmi yazışmaLaRında biLe ısRaRLa "İ.Ö.O" diye yazıLıR... oysa doĞRusu "İO" duR. kısaLtmaLaR için yine TDK 'nın sayfasına bakabiLiRsiniz! eĞitim şaRt... ah! ne koLaydıR okumuş kaFaLaRın yanıLması... hadi biRi beni yanıLtsın.... Powered by ScribeFire .

Beethoven'in 10. senfonisi

Bilindiği gibi Ludwig van Beethoven sadece dokuz senfoni yazmıştır. Ancak 10. senfonisi ilk kez 1988 yılında seslendirilmiştir. Beethoven 1823 yılında Archduke Rudolf’a yazdığı bir mektubunda, Kraliyet Filarmoni Derneği’ne ‘yeni bir senfoni’ yazacağına söz vermiş ve taslakların hali hazırda masasında olduğunu ve iki hafta içinde bitirmeyi ümit ettiğini belirtmişti. Ne yazık ki, aynı topluluk bu senfoniyi yıllar sonra 1988 yılında seslendirebilmiştir. İskoçya’daki Aberdeen Üniversitesi müzikoloji profesörü Barry Cooper, Beethoven`in 10. senfonisinin taslaklarını tesadüfen bulmuş ve sadece ilk bölümünün boşluklarını tamamlamıştı. Cooper, senfoninin tasarlanan üç bölümü için materyal bulmasına rağmen, diğer iki bölümün tamamlanmasının imkansız olduğunu görmüş ve sadece ilk bölümü yeniden yapılandırmıştı. Beethoven’ın ilk kez seslendirilen 10. senfonisi, Cooper’ın yeniden yapılandırdığı bu ilk bölümden başkası değildir. Beethoven’in sekreteri Anton Schindler’in 1844’de yayınladığı bir maka

öğRenciyken...

BeŞibiYeRde"LeR 1995 tRabzoN KTÜ Müzik ÖğRetmenLiĞi böLümünde öğRenciyim. 1. sınıftayım o zaman. Zaten sonRa İstanbuL maRmaRa üniveRsitesi müzik öĞRetmenLiği böLümüne yatay geçiş yaptım. 2. , 3. ve son oLaRak 4. sınıfı buRada okuyup mezun oLdum. Niye oLduysam !!! öĞRenciLik yıLLarı... vay anam vay... çok okuL değiştiRdim ama çok şüküR tembeLLikten (!) deĞiL... yani hiç biLmem "YüKSeK öĞRenim eLemanı" oLmanın nasıL biRşey oLduĞunu... tRabzon'da neLeR yaşadık o evde... meseLa tuvaLetimizin kapısında biR Levha vaRdı ve üzeRinde :" BöLüm başkanı:( İsmi yazmayayım şimdi)........." yazıyordu. Evimizde ekmeğin oLmadıĞı günLeR oLdu ama tuvaLet kaĞıdının oLmadıĞı biR gün hatıRLamıyorum !!! yoksuLLuĞu fiiLi yaşadım maddi anLamda ama sanıRım öĞRenciyken pek takmıyoR insan... ve o sıcakLıĞı dostLuĞu hiç unutmam o evdeki... sonRa devam edeRim...

Grup Işığın Yansıması

Işığın yansıması yıllardır popüler kulvarın dışında kalmaya özen gösteren, klasik/protest rock çizgisinde kendi müziğini oluşturan bir gruptur. Grup ilk olarak, Uludağ üniversitesi'nde 80'li yılların ortalarında, öğretim üyeliğini ve müzik kulübü danışmanlığını sürdüren Murat Özyüksel ile müzik kulübünden bazı öğrencilerin birlikte müzik yapmaya başlamalarıyla oluşmuştur. Şu anda grupta Bursa kadrosundan solo gitarda Ayhan Orhuntaş ve basta Barlas Çevikus bulunmaktadır. Grup önce üniversite çevresinde ve giderek bursa Açıkhava tiyatrosunda konserler vermeye, kendi bestelerini ve saundunu oluşturmaya başlamıştır. 1990 yılında Murat Özyüksel İstanbul üniversitesi'nde göreve başlayınca çalışmalara uzun bir süre ara verilmiştir. Grubun toplanması ayrı kentlerde oturmak gibi hayatın getirdiği zorluklar nedeniyle olanaksız hale gelince, Murat Özyüksel Ercüment Vural ile birlikte grubun saunduna bağlı kalmaya çalışarak "bir çiçek yılı sonra" albümünü yayınlamıştır. Özyük

...fobiLeR

Ablütofobi: Yıkanmaktan korkma Agirofobi: Caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma Agorafobi: Açık yer ya da kalabalık korkusu Ailurofobi: Kedilerden korkma Akluofobi: Karanlıktan korkma Akrofobi: Yüksek yerlerden korkma Akustikofobi: Belirli seslerden korkma Algofobi: Acı çekmekten korkma Amatofobi: Toz korkusu Amnezifobi: Hafızasını kaybetmekten korkma Androfobi: Adamlardan korkma Anemofobi: Fırtına korkusu Antlofobi: Sel korkusu Antropofobi: Insanlardan korkma Apifobi: Arılardan korkma Arakibutirofobi: Yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku Araknofobi: Örümceklerden korkma Aritmofobi: Sayılardan korkma Asimetrifobi: Simetrik olmayan şeylerden korkma Astenofobi: Güçsüz olmaktan korkma Astrafobi: Şimşek korkusu Ataksofobi: Düzensizlikten korkma Atelofobi: Mükemmel ol(a)mamaktan korkma Aviofobi: Uçuş korkusu Ballistofobi: Silahtan ya da mermilerden korkma Batofobi: Derinlik ya da yüksek binaların yanından geçme korkusu Batrakofobi: Kurbağ